LONDON – İngiliz Gazeteci Yazar Patrick Cockburn Independent on Sunday Gazetesinin bugünkü sayısında yayınladığı makalesinde; ABD istihbarat teşkilatı CIA, İngiliz İstihbarat Teşkilatı MI 6 ve Türkiye’deki Recep Tayyib Erdoğan hükümetinin Suriye’de kurnaz bir strateji oyunu ajandalarını hayata geçirmeye çalıştıklarını belirtti.
‘MI 6, CIA ve Türkiye’nin Suriye’deki Kurnaz Oyunları’ başlığı altında yayımlanan makalesinde Cockburn; ideoloji ve yöntemlerinde Kaide terör örgütüne benzeyen radikallerin ‘Suriye’deki muhalefete’ hakim olmalarına rağmen ABD dışişleri bakanı ve Birleşmiş Milletlerdeki büyükelçisinin Suriye’deki ‘silahlı gruplara’ daha fazla destek sağlanması amacıyla yoğun çabalar ve baskılar uyguladıklarına dikkat çekti.
Cockburn Türkiye’deki Erdoğan hükümetinin askeri ve lojistik desteği ile Lazkiye kırsalının kuzeyi Keseb Bölgesine yapılan hırçın saldırının Çeçenli ve Faslı oldukça tehlikeli radikallerin komutasında yapıldığına vurgu yaptı.
ABD idaresinin Suriye’deki ‘silahlılara’ askeri ve lojistik desteğini mümkün olduğunca gizli tutmaya çalıştığına dikkat çeken Cockburn, dolayısıyla Amerikalı ünlü Gazeteci Seymour Hersh’in London Review of Books Dergisinde yayınladığı ve Erdoğan hükümetinin radikallerin Suriye’de kimyasal silah kullanmalarında parmağı olduğunu kanıtlayan raporun ABD idaresi için kırmızı çizgi teşkil ettiğini ifade etti.
İngiliz Gazeteci Cockburn; ABD, İngiltere ve Türkiye’nin koordinasyonu ile hazırlanan planda Libya’da Kaddafi yönetimine ait silahların Türkiye’ye taşınması ve Türkiye toprakları üzerinden Suriye’deki ‘silahlı gruplara’ aktarılmasının öngörüldüğüne dikkat çekti.
Plan belgelerinin 2012 yılının başlarında ABD başkanı Barack Obama ve Türkiye başbakanı Erdoğan’ın yanı sıra Suudi ve Katarlı yetkililer arasında bir anlaşmanın olduğunu gösterdiğine dikkat çeken Cockburn; anlaşmada Libya’daki silahların finansına ilaveten hayali şirketler kurma üzerine odaklanıldığını belirtti.
Avustralyalı olduğu iddia edilen şirketlerde ABD ordusunda eski askerlerin görevlendirildiğine işaret ederek, bunların Libya’dan Kaddafi silahlarını Türkiye’ye ve oradan da Suriye’deki ‘silahlılara’ aktarma işini üstlendiklerini ifade etti.