ŞAM – Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, Suriye’de teröre karşı savaşın büyük ilerlemeye rağmen bitmediğini, terörizmin hala kuzey bölgelerinde var olduğunu, teröre desteğin de Türkiye, ABD, İngiltere ve Fransa’dan devam ettiğini belirtti.
Fransız “Paris Match” dergisine verdiği röportajında Cumhurbaşkanı Esad, Suriye topraklarında Fransız kuvvetlerinin Suriye hükümetinin rızası olmadan varlığının bir işgal ve terör şekli olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Esad, Suriye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında hiçbir şeyde işbirliği olmadığını, çünkü terörle mücadelede teröre destek verenlerle işbirliği yapmanın mümkün olmadığını belirterek, Bush’un demokrasi başlığı altında bir buçuk milyon Iraklı’yı öldürdüğünü, Sarkozy’nin, Libya halkının özgürlüğü unvanı altında yüz binlerce Libyalı’nın öldürülmesine katkıda bulunduğunu, bugün de Fransa, İngiltere ve Amerika’nın, Suriyeli olan, bağımsız bir halk olmayan Kürtleri destekleme başlığı altında uluslararası hukuku ihlal ettiklerine dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Esad, Suriye’nin kontrolündeki bölgelerde bulunan teröristlerin Suriye yasalarının hükmüne tabi olacağını belirterek, Erdoğan’ın teröristleri ülkelerine iade edilmeleri konusunda Avrupa’ya şantaj yapmaya çalıştığını ve bunun ahlak dışı bir amel olduğunu açıkladı.
Röportajın tam metni aşağıdadır:
Birinci Soru:
Günaydın, sizinle beş yıl önce Kasım 2014’te tanıştım. Hükümetiniz o zaman ülkenin sadece üçte birini kontrol ediyordu. Bugün ordularınız Türkiye ile sınır bölgelerine döndü. Savaşı kazandığınızı hissediyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Esad:
Bu kelimede biraz dakik olmam gerekirse, kazanmam ya da kaybetmem için benim savaşım değil, çünkü Batının rivayetine göre, görevde kalmak isteyen cumhurbaşkanının savaşı olarak göstermeye çalıştı, rivayet budur, fakat savaş ulusal bir savaştır.. Suriyelilerin terörizme karşı savaşıdır. Bu savaşta o zamandan beri büyük adımlar attığımıza doğru söylediğiniz sözler doğrudur, ancak bu kazandığımız anlamına gelmiyor. Terörizm sona erdiğinde zafer elde etmiş oluruz, kuzeydeki bölgelerde hala mevcut.. Bundan daha tehlikelisi ise bu teröre olan desteğin hala mevcut olması.. Türkiye’den ve Batılı ülkelerden, ister Amerika Birleşik Devletler’inden, ister İngiltere’den ister temel olarak Fransa’dan.. Bu yüzden zafer hakkında konuşmamız henüz çok erken.
İkinci soru:
Fransa’nın terörizmi desteklemeye devam ettiğini gerçekten düşünüyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Esad:
Elbette, önceki aşamalarda silah gönderdiler, bu konuda son aylarda veya belki de son yılda, gerçek bir değişiklik olup olmadığını bilmiyorum. Şu anda hiçbir veriye sahip değiliz. Ancak, genel bağlamda olayları görelim; Fransız kuvvetleri meşru hükümetin daveti olmadan Suriye’ye geldiğinde, bu bir işgal oluyor, terörizme destek ile askeri kuvvetlerin bir ülkeyi işgal etmesi için gelmesi arasındaki fark büyük değildir. Amaç birdir lakin başlıklar ayrı ayrıdır..
Müdahale:
Ancak Fransızlar IŞİD ile savaşan Kürtleri desteklemeye geldiler, onların görevi buydu.
Başkan Esad:
Fakat Fransa hükümetinden bir davet almadan Fransa’da terörle mücadele için Suriye güçlerini göndermemiz mümkün mü? Dünyada ülkelerin eylemlerine hükmeden şey yalnızca uluslararası hukuktur, niyetler değil, terörizmle mücadele etme arzusu olması yeterli değildir. Terörizmle mücadeleye yönelik uluslararası kurallar vardır. Tabii ki bu durumda iyi niyetleri farz ediyorum. Lakin iyi niyet olduğuna inanmıyoruz. Suriye hükümeti IŞİD ile savaşıyordu, neden desteklenmedi?! Fransız hükümeti neden IŞİD’e karşı savaşıyor da Nusra Cephesi’ni destekliyor? Her ikisi de “terörist”?!
Üçüncü Soru:
Belki Sizin konuşmanızda Fransa’nın Francois Hollande’in Cumhurbaşkanlığı dönemine işaret ediyorsunuz, Fransa Dışişleri Bakanı Fabius da bir keresinde hayatta kalmaya hakkınız yok olduğunu söylemişti, bugün Emmanuel Macron ile durum nedir, Fransız tutumunda bir değişiklik görüyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Esad:
Formda, evet. Ancak işgal kaldığı zaman, bu terörizmin şekillerinden biridir, bu gerçeği bilmemiz gerekiyor. Bu nedenle formda değil içerikteki değişiklik hakkında konuşmalıyız, açıklamalar bizi ilgilendirmez, ancak somut olarak eylemler ilgilendirir.
Dördüncü Soru:
Somut olarak durumların değişmesini nasıl istiyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Esad:
Kolaylıkla, uluslararası kanuna dönüş yapmakla. Fransız hükümetinden bir şey istemiyoruz, onlardan destek de talep etmiyoruz, ne siyasi, ne ekonomik ne de güvenlik olarak. Onlara ihtiyacımız yok, bizler Suriye’de işlerimizi yönetebiliriz, fakat biz onların uluslararası kanuna dönmelerini istiyoruz.. Şu anda bu yok.. bu uluslararası bir kaostur, bu beni ilgilendirmez. Onlardan Cumhurbaşkanının iyi veya kötü olduğunu söylemelerini istemiyoruz, bu bir Suriye konusudur, fakat onlardan talep ettiğimiz şey, Suriye’de kan, öldürme ve acıyı artıran herhangi bir eylemi desteklemekten alıkoyulmalarıdır.
Beşinci soru:
Suriye’de mevcut olan cihatçılarla Fransa’nın karşılaştığı gerçek bir sorunu var, cezaevlerinizde cihatçılar var mı?
Cumhurbaşkanı Esad:
Vatandaşlıklara bakmadan, yetkili kurumlara dönüş yapılması gerekiyor ki onlar ilgileniyorlar, fakat her halükarda eğer mevcut ise Suriye yasalarına tabi tutulurlar.
Müdahale:
Ama cezaevlerinizde Fransızlar varsa mutlaka biliyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Esad:
Elimde istatistik bulunmuyor, Fransız veya Suriyeli olsun terörist bizim için teröristtir.
Altıncı soru:
“DSG” ile bir anlaşma imzalarsanız ve ordu girip tüm bu toprakları hakimiyeti altına alırsa, orada cezaevleri bulacaksınız ve bu cezaevlerinde 400 Fransız cihatçının bulunduğunu gördünüz, onlara ne yapacaksınız?
Cumhurbaşkanı Esad:
Suriye devletinin kontrol ettiği topraklarda bulunan her terörist Suriye yasalarına tabi olacak ve terörizm konusunda Suriye kanunu gayet açıktır, Suriye’de terörizm uzmanı mahkemelerimiz var, öyleyse yargıya tabi tutulacaklar.
Müdahale:
O zaman Siz, Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı gibi Avrupa’ya geri göndermeye niyetiniz yok mesela?
Cumhurbaşkanı Esad:
Erdoğan Avrupa’ya şantaj yapmaya çalışıyor. Kendisine saygı duyan bir kişi bu şekilde konuşmaz. Kurumlar ve kanunlar var. Terörist veya mahkum olan birinin başka bir ülkeye gönderilmesi konusu, iki ülke arasındaki ortak anlaşmalara tabi bir konudur, ancak bir kişinin terörist olduğunu bile bile cezaevinden çıkarıp sivilleri öldürmek için başka bir ülkeye gönderirseniz bu ahlaksız bir eylem olur.
Yedinici soru:
Mevcut krize dönüyoruz, sekiz yıllık savaş, ülke yıkıldı, bütün olarak yıkılan kentler var.. Yüz binlerce ölünün yanı sıra nüfusun yarısı tehcir edildi veya göç etti. Bu savaşı Rusların veya İranlıların desteği olmadan kazanmanızın mümkün olmadığını biliyor muydunuz?
Savaş zordur, kolay değildir, biz de süper güç değiliz. Dünyanın en güçlü ve zengin ülkelerle karşı karşıyaydık, mantıken de, şüphesiz dostlarımızın desteği hasarlarımızı azalttı ve topraklarımızı geri kazanmamıza da yardımcı oldu. Ama eğer sormak istersek acaba -bu destek olmadan- Suriye bölünmeye veya tam yenilgiye doğru gider miydi, bu varsayıma dayalı bir sorudur. Çünkü, bazen, sadece iki oyuncunun bulunduğu bir tenis maçının sonucunu dahi tahmin edemezsiniz, onlarca oyuncunun ve yüz binlerce savaşçıdan bahsettiğinizde ne olur?!
Sekizinci soru:
Bu savaşın sırasında, bir anlığına bile olsa, ülkeyi terk etmeyi, sürgüne gitmeyi düşündünüz mü mesela?
Cumhurbaşkanı Esad:
Gerçeği konuşmak gerekirse hiç düşünmedim, basit bir sebepten dolayı, bu seçenek yoktu ve hiç öne de sürülmedi, bu seçenek benim açımdan hiç yoktu ve gerçekte beni ilgilendirmiyor. Bu seçenek ancak Suriye halkı tarafından çıkarsa düşünebilirim, Suriye halkı dediğim zaman da ben çoğunluğu kastediyorum, ne azınlık teröristleri ne yabancı istihbarat birimleri tarafından üretilmiş siyasi azınlık, ne de Katar’ın para vermesiyle gösteriler yapan azınlıkları kastetmiyorum. Bu konu çoğunluk tarafından öne sürülmedi, bu nedenle kaldım.
Dokuzuncu soru:
Fakat askeri olarak, Nusra Cephesi 2013 yılında sizin ikamet ettiğiniz yere kilometrelerce uzaklığa kadar ulaştı, Abbasiler Semtine, Abbasiler Meydanına kadar ulaştı.
Cumhurbaşkanı Esad:
Doğrudur. Şam, yaklaşık olarak birkaç yıl abluka altında kaldı, bazen tam ve bazen kısmi, havan mermileri her gün üzerimize düşüyordu, bu da başlı başına benim ülkemde kalmak ve ülkemi savunmak için daha büyük bir motivasyon kazandırıyordu, kaçmaya değil. Ben, halkı teröre karşı korumak için anayasal görevimi yapıyorum.
Onuncu Soru:
Şimdi yeniden yapılanma hakkında biraz konuşalım, yeniden yapılanma sürecinin yaklaşık 300 veya 400 milyar dolara mal olacağı söyleniyor, halkı, halkın acılarını artıran ve size uygulanan abluka ve yaptırımlara rağmen, içinde bulunduğu krizden çıkarma planınız var mı?
Cumhurbaşkanı Esad:
Bu tamamen doğrudur, ancak yine de, örneğin, birkaç alanda sanayi daha da büyüdü, aksi değil, bazı sektörlerde düşüş göstermedi, örneğin ilaç sektörü genişledi.
Yıkılanın yeniden inşası konusuna gelince, teröristler tarafından büyük bir şekilde tahrip edilen Halep’e gidebilir, her yıl büyük farkları görebilir ve devletin vatandaşlar yanı sıra yeniden yapılanma sürecinde olduğunu görebilirsiniz.
Müdahale:
Ancak Suriye Lirası çok kötü durumda, fiyatı çok düşük, yabancı yatırımların varlığına sahipsiniz. Örneğin, Çin ve diğer ülkeler yatırım yapmak istiyor mu?
Cumhurbaşkanı Esad:
Son olarak, son altı aydır, Suriyede yatırım yapmak için yurt dışından bazı şirketler gelmeye başladı. Tabi ki yabancı yatırımlar bu şartlar altında yavaş kalacak, ancak yaptırımları atlatmanın yolları var ve bu şirketler ile bunları koordine etmeye ve yollar bulmaya başladık. Yakında yatırım yapmaya gelecekler lakin bu yeniden yapılanma sürecinin hızlı olacağı anlamına gelmez, ben gerçekçiyim.
Müdahale:
Tahminleriniz ne kadardır.. Kaç yıl?
Cumhurbaşkanı Esad:
Bu, ablukanın kaç yıl devam edeceğine ve yöntemlerinin ne olduğuna, Suriyelilerin yurt dışından geri dönüşlerine bağlıdır. Şu anda geri dönüyorlar ama yine aşamalı olarak, bu yüzden buna cevap vermek zor, ama bu süreç yıllara uzanan bir süreç.
On Birinci Soru:
Suriye’ye kaç Suriyeli döndü?
Cumhurbaşkanı Esad:
Bir yıldan daha kısa sürede bir milyondan fazla Suriyeli döndü, şimdi de artış var, özellikle de Şam, güney bölgesi ve çevresinin kurtarılmasından sonra. Tabii ki, geri dönüşün bir bölümü, elektrik, hastaneler ve okullar gibi altyapı ve diğer hizmetlerin iadesiyle de ilgilidir. Ne yazık ki, bu üç sektör ablukadan en fazla etkilenen sektörlerdir.
Aynı zamanda, mültecilerin Suriye’ye dönmemeleri konusunda Batının baskısı da var, çünkü bu onlar için siyasi amaçlar için bir kart görevi gören insani bir konudur.
On İkinci Soru:
Bu göçmenlerin büyük bir kısmı, size karşı olduklarından ve ordunun dehşetinden acı çektikleri için gitti. Onları geri dönmeye nasıl davet ediyorsunuz? Onları geri dönmeye nasıl teşvik ediyorsunuz? Onlar için mesela genel af olacak mı?
Cumhurbaşkanı Esad:
Evvela, çoğu devletin destekçisi, tersi değil, ispatı da 2014’te katkıda bulundukları ve cumhurbaşkanlığı seçimleri, bu seçimlerde cumhurbaşkanı lehine oy kullandılar. Büyük kısmı savaşın kendisi ve ekonomik sonuçları nedeniyle göç etti. Yani geri dönüşleri açısından bir sorun yok, bu insanlar affedilmeden geri dönüyor ve de doğal olarak, yine geri dönenlerin bir kısmı da muhaliflerdir, kendilerine karşı dava açılmayan, kanunlara aykırı olmadıklarından, ama bana karşı muhalif olmalarına gelince, Suriye’nin içinde şimdi muhalifler var ve hiçbir sorun yok, onlarla sürekli diyalog içerisindeyiz. Af konusuna gelince, son bir kaç ay önce bir defadan fazla bir af çıkardık, en sonuncusu da bir önce idi, çünkü bazıları af olmadan gelmekten korkuyor, sadece silah taşıyanlar tutuklanıyor ve hatta bunları da biz af ediyoruz.
On Üçüncü Soru:
Guta geçen yıl düştüğü zaman, Ben oraya gittim ve silah taşıyan asi gençlerle tanıştım. Suriyeli subaylar silahlarını bırakmalarını ve onlara zarar vermeyeceklerini söylüyorlardı, cevapları ise: Silahlarımızı bırakmamızı istiyorsunuz, çünkü orduya katılmamızı istiyorsunuz, bizler de bunu istemiyoruz, dediler ve İdlib’e gittiler, tutumunuz nedir?
Cumhurbaşkanı Esad:
Gerçekler hakkında konuşmak istersek, İdlib’e gidenlerin bir kısmı ailelerini bizde bıraktılar ve devlet olarak biz onlara bakıyoruz, bu da onların korkmadıklarını gösterir yoksa ailelerini nasıl terk ederler? Bu bir yandan. Öte yandan, İdlib’e giden ancak daha sonra bize geri dönen silahlılar var. Kendileri istedi ve geri gelmelerine izin verdik. Ve affa hasıl oldular, çünkü çoğuna devletin veya ordunun kendisini öldüreceği söylendi. Tabi bu, yedi yıl boyunca devletten soyut olarak yaşadıkları zamanda, ama ordu Guta’ya girdiğinde hayat normale döndü. Ve insanlar normal bir hayat yaşıyorlar. Bazılarının aşırılık yanlısı olduğu için savaşmadığını, teröristlerle savaşmaktan ya da öldürülmekten başka seçeneğinin olmadığını bilmek zorundayız. Güven hissettiklerinde bize yavaş yavaş geri geliyorlar.
On Dördüncü Soru:
Bugün İran birçok gösteriden muzdarip, Lübnan ve Irak da keza, bütün bu göstericiler onurlu bir şekilde yaşamayı talep ediyor, servetlerin ülkelerindeki birkaç kişinin elinde toplanmasını istemiyor, Suriye krizinin başında çıkan göstericilerin durumu bu değil miydi?
Cumhurbaşkanı Esad:
Onur, özgürlük vb. manşetler hakkında konuşmak istersek, güzel maskeler olabilirler, ama gerisinde kalanlar çok çirkindir, size örnekler de vereceğim, Bush demokrasi başlığı altında bir buçuk milyon Iraklıyı öldürdü, Sarkozy de, Libya halkının özgürlüğü unvanı altında yüz binlerce Libyalının öldürülmesine katkıda bulundu. Bugün de Fransa, İngiltere ve Amerika, Suriye halkından olan Kürtleri destekleme başlığı altında uluslararası hukuku ihlal ediyor. 2011’de Suriye’de polis ve sivilleri öldürmek ve kamu mallarını tahrip etmek için onur ve özgürlük gibi aynı başlıklar vardı. Bu yüzden başlıklara değil, somut gerçekleri ve zamanında ne olurdu konusuyla ilgilenmemiz gerekiyor.
Müdahale:
Ancak ilk başlarda bir halk ayaklanması ve gerçek istekler vardı. El Kaide’nin varlığı o zaman söz konusu değildi. Neden ilk başta şiddete başvurdunuz?
Cumhurbaşkanı Esad:
Bırak sayı verelim, Suriye’de gösterilere çıkan en büyük sayı 170.000 idi, farz edelim ki bu sözlerimiz dakik değil, bunu bir milyon göstericiye çıkması için sayıyı bir kaç kez katlayalım, Suriye’nin nüfusu 23 milyon vatandaşı aşıyor, dolayısıyla Suriye’de çıkan bu rakamlar hiçbir şeyi yansıtmıyor. Bu yüzden, ilk önce, hacim olarak popüler bir ayaklanma değil, ikincisi, popüler ayaklanma, insanların çıkması için Katar’dan paraların gelmesi değildir, üçüncüsü, ben ve hükümetin, halk isyanı karşısında dokuz yıl kalması imkansızdır. Hiç kimse halk ayaklanması karşısında ayakta kalamaz ki bunun kanıtı da, Batı, tüm batının desteğine rağmen İran Şahını tutmayı başaramadı. Bu yüzden adlandırma yanlış, ya da gerçekçi olmadığını söyleyeyim.
On Beşinci Soru:
2011’deki savaşın başlangıcında Saydnaya’dan mahkumlar çıkardınız. Bunu cihadist zihniyetini muhalefetin içine sokmak için yaptığınıza dair size suçlamalar yöneltildi. Buna nasıl cevap vereceksiniz?
Cumhurbaşkanı Esad:
Her birkaç yılda bir Suriye’de mahkumlar hakkında af çıkarıyoruz, bu savaştan önce genel bir kuraldır. Af çıkarıldığında, af kapsamına girmeyen suçlar belirlenir, mesela casusluk ve uyuşturucu davaları bu kapsamın dışında kalıyor. Fakat yasalarda aşırıcılar adı altında bir kesit bulunmamaktadır. Af, bütün herkesi kapsar. Özellikle 2011’de, ceza aldıklarından ve ceza sürelerinin sona ermesi sebebiyle çıkan insanlar var, af yolu ile değil. Suriye ordusunu ve sivilleri öldürmek için aşırılık yanlısı radikalleri veya teröristleri çıkarırsak nerede kazanmış oluruz?! Batılı rivayet, bunu barışçıl gösterileri şeytanlaştırmak için yaptığımızı söylüyor, ancak gerçekte kendi kendilerini şeytanlaştırdılar, çünkü videolar yayınladılar –ki internette de mevcuttur- ilk haftalarda polisleri öldürdüklerinde, sivillere saldırdıklarında ve kestiklerinde. Mahkumların serbest bırakılması ile ilgili gerçek budur.
On Altıncı Soru:
Az önce Saydnaya’dan bahsettiniz, sizde başka gözaltı merkezleri ve hapishaneler var. Manon Loazo adında bir meslektaşım, hapishanelerinizde tecavüz durumları ile ilgili belgeseller yayımladı. Bu konuda ne diyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Esad:
Uygulanmakta olan politika ile bireysel hatalar hakkında konuşmak arasında fark vardır. Taciz veya tecavüz Suriye toplumunda yaygın değildir, ancak bu tür durumlarda, yasa onları cezalandırır. Bunlar bireysel vakalardır. Dünyanın herhangi bir yerinde bir politika ise, bizler kınıyoruz, çünkü ahlaksız ve aynı zamanda Suriye’deki istikrarın çıkarına da aykırıdır. İşkence, öldürme veya başka herhangi bir saldırının var olması halinde vatandaşlar arasında istikrar ve sakin bir ilişki hakkında konuşmanız söz konusu olamaz.
Müdahale:
Bu belgeseller Suriyeli tanıklarla çekildi, bu olaylar bizzat kendi haklarında hasıl olmuş. Toplumlarında bu şeyler hakkında konuşmaları mümkün değildi, çünkü bundan utanıyorlardı. Fakat onlar tanık ve bu uygulamalardan acı çeken tanıklar.
Cumhurbaşkanı Esad:
Hayır. Sen bir rivayetten bahsediyorsun, rivayet ve belgeler ayrı ayrı şeylerdir. Öne sürülenlerin tümü belgelenmemiş raporlardan ibaretti. Gerçekliği doğrulanmamış görüntüler. Tanıklar kim? Gizlenmiş ve karartılmışlardı. Bu vakaların çoğunda, Katar bu raporları finanse etti. Bu tür raporların itimat edilmesi profesyonel bir soruşturmayı gerektirmektedir, mantıksal olarak da bu tür eylemlere – eğer varsa – ilgimiz yok, ahlakı bir kenara bırakırsak, ben şimdi çıkardan bahsediyorum.
Bu bizim çıkarlarımıza aykırı, öyleyse neden yapalım? İşkenceden ne sonuç elde edeceğiz?! Sonuç nedir? İntikam mı? Devletin girdiği muhalefetin kontrolü altındaki bölgelere giderseniz, bunun tersini göreceksiniz. Bir yerde hoşgörülü olup başka bir yerde insanlara işkence etmek gibi bir şizofreniye sahip değiliz. Bunlar sadece politik iddialardır.
Müdahale:
Yeniden vurgulamak için dönüyorum, yani bu nokta üzerinde kesin konuşuyorsunuz, ancak bunlar tanık, Katar tarafından finanse edilmediler, Türkiye ve Ürdün’deki mülteci kamplarında şahit tanıklardır. Acı çektiler, bu ifadeleri alan da çok güvenilir bir gazetecidir.
Cumhurbaşkanı Esad:
Bu konularda güven diye bir şey yoktur. Mekanizmalar var, belgelenmiş bilgiler var, rivayetler değil. Tanıkların söyledikleri gerçekleri kim tedkik etti? Bu tanıkların esasta acı çektikleri gerçeğini kim tedkik ettti? Elimde gerçekler olduğunda bu hikayeyi seninle tartışabilirim, ama söylentileri ve rivayetleri tartışamam. Gerçek olduklarında, hata yapan herhangi bir kişi Suriye yasalarına tabi tutulur. Bu da normaldir.
On Yedinci Soru:
Donald Trump, Ebu Bekir El Bağdadi’nin öldüğü anda teşekkürlerini ilettiğinde Suriye’den bahsetti, Amerikalılara bilgi verdiniz mi ve el Bağdadi’nin nerede olduğunu biliyor muydunuz?
Cumhurbaşkanı Esad:
Bu soru sorulduğunda hep gülerim, çünkü sormamız gereken en önemli soru el Bağdadi’nin gerçekten öldürülüp öldürülmediğidir? Amerikalıların oynadığı bu “güzel oyunu” gerçekte oldu mu?
Müdahale:
Ancak “IŞİD” bunu itiraf etti!!
Cumhurbaşkanı Esad:
Evet, elbette, fakat “IŞİD” bir Amerikan eseridir, “IŞİD” oyunun bir parçası. El Bağdadi Irak’ta ABD hapishanelerinde iken oyun oynamasını öğrettiler. Ben de bu yüzden bu oyunun büyük bir oyun olduğunu söylüyorum, ama hasıl oldu mu? Bilmiyoruz .. Bu öldürülmediği anlamına gelmez, fakat öldürüldüyse terörist olduğu için öldürülmedi. Suriye’den Irak’a petrol taşırken IŞİD’i vurabilirlerdi, IŞİD, Deyrezzor’da Suriye ordusuna saldırdığında, Amerikalılar IŞİD’i değil Suriye ordusunu vurdu. Amerikalılar ile hiçbir konuda işbirliği yapmadık, terörle mücadelede teröre destek verenlerle işbirliği yapmamız mümkün değildir.
Müdahale:
Peki Trump neden teşekkür etti?
Cumhurbaşkanı Esad:
O Trump’ın komik şakalarından biri.. Bu bir nüktedir..
On Sekizinci Soru:
2013’teki görüşmemiz sırasında Suriye ordusunun Guta’da hiç kimyasal silah kullanmadığını kesin bir dille ifade etmiştiniz, ancak daha sonra Han Şeyhun davası, daha sonra da Duma.. Suriye ordusunun kimyasal silah kullanımı konusundaki delillerin birikimi nedendir?
Cumhurbaşkanı Esad:
Hayır, şu ana kadar tek bir kanıt yok, böyle bir silahın kullanılması yüzlerce veya binlerce kurbanın düşmesine yol açardı ve bu olmadı, bu birikim Suriye ordusunun teröristlere karşı ilerleme kaydetmesinden kaynaklanıyordu. Öyle de oldu. Bu hikaye iki sebeple kullanılıyordu: Ya büyük ilerleme kaydettik ve bu ilerlemenin durdurulması gerekiyor, tehdit anlamında, ya da büyük bir operasyona hazırlık yapıyoruz, dolayısıyla operasyona başlamamamız öncesinde tehdit ediyorlardı.. İkincisi, iyi ilerliyoruz neden kimyasal silahlara ihtiyacımız olsun ki? Soru bu. En önemli nokta girdiğimiz her yerde sivillerin bulunması ve hayatlarının normale dönmesidir, biz kimyasal silah kullanırken onların orada kalması nasıl olur?! Aslında, Batı medyasındaki ve Batı siyasetindeki yalanların bu konuda bir sınırı yoktur.
Gazeteci:
Teşekkür ederim.
Çeviri: S.Şahut ve P.M.