NEW YORK – Suriye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Beşşar Caferi, BM Genel Sekreterinin Suriye’ye İnsani İşlerden Yardımcısı Valery Amos’un İnsani durumlarla ilgili bilgilendirmesinin objektif olmadığını, yanlış ve eksik ve de BM vekiline yakışmayan ayrıca somut olarak son tehlikeli gelişmelerle bağdaşmadığını belirtti.
Caferi, Uluslararası Güvenlik Konseyinin oturumundan sonar düzenlediği basın konferansında, Amos’un bilgilendirmesinde Suriye topraklarına silahlı terör gruplarına verilmek üzere Türk aracıları kanalıyla kaçırılan aşı skandalına odaklanma konusunda görmezden geldiğini söyledi.
Caferi, söz konusu aşıların 2165 sayılı kararla üzerine anlaşılan resmi sınırlarca geçmediğini, onlarca masum Suriyeli çocuğun hayatına mal olduğunu İdlib kırsalında yüzlerce çocuğu boğulma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığını, bu aşıları Suriye topraklarına getirenlerin tek dertlerinin hükümetin işini değiştirip bu aşıları hibe edenlerden para almak isteyen eli kanlı çetelerden başka kimse olmadıklarını ifade etti.
Caferi, Amos’un bu korkunç skandalı bilmiyormuş gibi suskun kaldığına işaret ederek, Dünya Gıda Programının Deyrezzor ve Rakka kentlerindeki sivillere varamadığını ancak bunun sebebini açıklayamadığını ifade etti.
Caferi, Amos’un bilgilendirmesinde bu kentlerde insani yardımların ihtiyaç sahibi sivillere yetişmesini engelleyen silahlı terör örgütlerinin bulunması sebebiyle durumların kötü ve çok tehlikeli olduğunu açıklayamadığını açıkladı.
Caferi, Amos, Suriye’deki durumları değerlendirmede işlediği bir çok hatayı açıklamada altın değerindeki fırsatı kaçırdığını bilgilendirme metninin tümünde terör kelimesini kullanmadığına, Avustralyalı, Fransız ve Çeçenli bütün teröristlerin kendi gözünde (silahlı Suriye muhalefeti) olduğuna kendisinin geçen hafta güvenlik konseyinde itimat edilen 2178 sayılı kararı galiba duymadığına, buna ek olarak Şam, Halep ve Kırsallarına düşen şu ana kadar yüzlerce masum Suriyelinin hayatına mal olan ve sayıları geçen Ağustos ayından bu yana 1878’e varan havan mermilerini de görmezden geldiğine bunun da olaylarla ilgili tam bir objektiflik içinde olmadığını gösterdiğine dikkat çekti.
Caferi, Amos’un bilgilendirmesinde bir kez dahi Nusra Cephesi terör örgütünü Suriye’de yokmuş gibi ağzına dahi almadığını, sadece IŞİD’ten bahsettiğini ancak nitelendirmesinde terör cemaati olduklarından bahsetmediğini, IŞİD, Nusra Cephesi ve dünyanın dört bir yanındaki teröristlerin Amos’a göre bütününün silahlı muhalefet grupları olduğunu dile getirdi.
Caferi, Amos’u ilgilendiren tek şeyin ilk yardım eylemleri için daha fazla para istemek olduğunu bunların içinde Suriyeli çocukları öldürmek için kaçak zehirli aşıların da dahil olduğunu açıkladı.
Amos’un dünyanın dört bir yanından gelen teröristlerin Suriye’ye geçişlerine izin veren Türk hükümetine şükranlarını sunmayı tercih etmesini komik sayan Caferi, Türkiye Başkanının konsey önünde yaptığı konuşmasında 2178 sayılı kararın benimsenmesine karşı çıktığını ve içeriğinden rahatsız olduğunu dile getirdiğine çünkü bu kararın kendince Türkiye hükümetini IŞİD ve onun gibi terör örgütlerinden teröristleri Suriye’ye geçirme ve kaçırmaları eylemini engelleyeceğini, keza Katar Prensinin de buna karşı çıktığını çünkü her ikisinin de Suriye’de terörün yayılmasında parmaklarının olduğunu vurguladı.
Suriye Egemenliğine Saygı Şartıyla Terörle Mücadelede Nezih ve Sadık Uluslararası Her Çabayla Birliktedir
Rusya Today Kanalının kendisiyle yaptığı röportajda ise Caferi, Suriye’nin egemenliğine saygı şartıyla terörle mücadelede nezih ve sadık uluslararası her çabayla birlikte olduğunu bu çabaların uluslararası meşruiyet kararları gereğince olması, Suriye hükümetinin de tam bir ortak olması keza Irak hükümeti yanı sıra Rusya ve Çin’in de buna dahil olması gerektiğini aksi halde uluslararası koalisyonun hiç bir anlam taşımayacağını dile getirdi.
Caferi, Rusya’nın görüşlerinin krizin başından beri doğru olduğunu, terör kurbanı bir ülke olarak uzman olmuş Rusya’nın uzmanlığından faydalanılması gerektiğine dikkat çekerek, Rusya’nın Suriye’deki krizin başından beri bütün herkese orda terör ve terör gruplarının olduğunu anlatmaya çalıştığını bu grup ve örgütlerin ulusal muhalefet veya barışçıl muhalefet olarak lanse edilmemesi gerektiğini de bütün herkese anlattığına, Rusya’nın durumları bütün gerçekliğiyle gördüğüne bu yüzden Rusya görüşünün önemli olduğunu ve bu görüşün dikkate alınması gerektiğini, kendilerinin de Şam ve Moskova arasında daimi bir koordinasyon içerisinde olduklarını ifade etti.
Caferi, IŞİD ve Nusra Cephesi adlı terör örgütleri mevzilerinin hedef alındığına işaret ettiğini açıklayarak, tecrübelerin insana Irak olsun daha önce de Afganistan veya Libya olsun bir çok dosya hakkında Amerikan politikaları hususundaki Amerikan davranışları hakkında çok şeyler öğrettiğine dikkat çekti ve Amerika Başkanı Barack Obama’nın dün (iki gün önce) Amerikan istihbaratının Suriye ve Irak toprakları üzerinde cereyan eden gerçeklerle ilgili kafi derecede bilgili olmadıklarını itiraf ettiğini söyledi.
Caferi: “Dünyanın en büyük devleti başkanının stratejik kararlar alıyor bir hafta içerisinde de Amerikan istihbarat elemanlarının kendisini aldattığını itiraf ediyor. Karar sahibi olarak devlet başkanına detaylı ve dakik bilgiler sunmadıklarında, bu karar bir bütün veya doğru olmaktan çıkıyor buda insanı şüpheye götürüyor” diye ifade etti.
“Uluslararası koalisyon”un hava saldırılarıyla ilgili koordinasyonun bulunup bulunmadığıyla ilgili soruya cevaben Caferi, Suriye ve bir çok dostu tarafından bir istek olan koordinasyona rağmen Suriye Arap Ordusu ve hükümetiyle koordinasyonun bulunmadığını lakin birinci hava bombardımanından kısa bir süre önce 3 yolla kendilerini haberdar ettiklerini ve kendilerine Suriye’nin, sivillerin hayatlarını korumak ve Suriye’nin egemenliğiyle ilgili uluslararası misaklara saygı şartıyla terörle mücadelede nezih ve sadık uluslararası her çabayla birlikte olduklarını söylediklerini ifade etti.
Caferi, Erdoğan hükümetinin Suriye’deki krizin başından beri BM’deki durumları sözde insani geçiş koridoru yönüne doğru itmeye çaba gösterdiğine, göç ettirilmiş insanların sorununu da istismar ettiklerini, insani kağıtla oynamak istediklerini Güvenlik Konseyinde de ortaklarının bulunduğunu belirterek BM Genel Sekreteri Amos’un da bu işte parmağının olduğunu ve bu durumun başarısızlığa uğratıldığını söyledi.
Caferi: “Nasıl olurda Türkiye, IŞİD ile Nusra Cephesinin teröründen kaçan Kürt asıllı Suriyelilerin kendi topraklarına geçişleri ve sınırlarını geçmelerinden menederken kendi tabirince sivillerin korunması için tampon bölge oluşturulmasında ısrarcı olabiliyor?” sorusunu dile getirdi.
Türkiye’nin Suriye’yi vuran terörün temel ortağı olduğunu, Erdoğan hükümetinin kendisinin de körfez parası Suudili ve Katarlı finans ile dünyanın dört bir yanından dünya terörizminin parçalarını getirdiğine ve Suriye’ye kendi sınırları kanalıyla geçirdiğini, bu yüzden Türk hükümetinin bir şey söylemesi ve aksini yapmasının imkansız olduğunu, terörle mücadelede de kendi nezdinde hiç bir doğruluk oranının bulunmadığını vurguladı.
Güvenli veya tampon bölgenin dayatılması kararının Suriye hükümetiyle koordinasyonla Güvenlik Konseyi kararına dayandığını vurgulayan Caferi, Erdoğan’ın bu meseleyle ilgili uluslararası kanunlar çerçevesi dışında hareket eden bencil bir davranış sergilediğine dikkat çekti.
Suriye Arap Ordusunun, Erdoğan, Katarlılar ve Suudililerin terörü desteklemeden ellerini çekmeleri ve bütün Suriye toprakları üzerinde cephe açmaktan vazgeçmeleri halinde, 3 yıl değil 3 ay içerisinde IŞİD ve Nusra Cephesi fenomenini bitireceğine işaret etti.