Batılılar Suriye’ye Karşı Savaşlarında Ahlaki Değerleri Bıraktı

ŞAM – Sydney Üniversitesinde Siyasi Bilimler Profesörü Avustralyalı yazar Tim Anderson ‘Suriye’ye Yönelik kirli Savaş’ başlıklı kitabında; ABD komutasındaki Batılıların Suriye’ye karşı savaşlarında bağlı kalmaları gereken tüm ahlaki ilkeleri bir kenara bıraktığını belirtti.

Prof. Dr Anderson Batılıların krizlerin analizinde kanıtlara dayalı güvenilir bilgiler arama yerine, alışkanlığında olduğu gibi otoriter başarı, hegemonya ve dış müdahalelere başvurduğunu ifade etti. Batılıların Suriye’ye karşı savaşlarında bölgede müttefikleri olan Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve daha başka rejimlerle işbirliği ve koordinasyon içinde her yerden terörist seferber edip alet olarak kullandığını ifade eden Anderson; 2011 yılından beri Suriye’de yaşanan gerçeklere ilişkin gerçekçi ve dürüst sesleri Batı medyasında susturmaya çalıştığına dikkat çekti.

Kitabında Suriye’ye yönelik savaşın gerçeklerine ışık tutan Anderson; Batılıların emperyalist hegemonya kavramını da aşarak uluslar arası kanun ve kararları çirkef bir şekilde ihlal ettiklerinin altını çizdi. Anderson Batılı rejimler ve yandaş medyalarının Suriye’de krizin başından beri gerçekleri çarpıtma, Suriye’ye karşı terörü destekleyen propaganda hamleleri yürüttüklerini ifade etti. Suriye’de demokrasi ve halk devrimini destekledikleri yalanlarının deşifre edilmesi iddialarının inanırlığını kaybetmesi ardından fitne ve provokasyona başladıklarını belirten Anderson; daha sonra da ‘ılımlı muhalifler’, kimyasal silah ve benzeri iddialarla Suriye ve halkına yönelik kirli savaşlarını sürdürdüklerini belirtti.

Türkiye hükümeti, Suudi ve Katar rejimlerinin Suriye’de muhtelif adlandırmalar altındaki terör örgütlere desteklerine de dikkat çeken Anderson; bu rejimlerin terör örgütleri aracılıklarıyla sivilleri hedef alıp Suriye ordusunu suçlamalarda bulunduklarının da altını çizdi. Anderson bu rejimlerin çok partili laik Suriye hükümeti ve Suriye ordusunu suçlamak, halkı onlara karşı kışkırtmak için her türlü kirli yöntemlere başvurduklarının altını çizdi. Terör örgütleri ve onları destekleyen rejimlerin Suriye’de çocuklara ve sivillere karşı işledikleri vahşi katliamların gerçeğine de dikkat çeken Anderson; bu katliamlarından aldıkları ya da daha başka olaylara ait çarpıtılmış görüntülerle Suriye ordusunu suçlamaya çalıştıklarını, bunun için de muazzam bir çaba harcadıklarını ifade etti.

Anderson Suriye’de bulunan çok sayıda terör örgütleri ile efendileri ve kendi aralarında mevcut bir dizi farklılıklara rağmen tümünün ortak bir hedefleri olduğuna dikkat çekti. Anderson bu hedefin de laik ve yurtsever yönetimleri yok edip halkları ve zenginliklerini sömürmek olduğunu kaydetti.

Anderson batılılar ve işbirlikçilerinin dışarıda Suriye yönetimi ve ordusuna karşı provokasyon hamleleri düzenledikleri zamanda teröristlerin Suriye’de sivillere, okullara, hastanelere ve tüm hizmet kurumlarına karşı en vahşi saldırılarda bulunduklarına dikkat çekti.

Prof. Dr. Anderson kitabının ikinci bölümünde ise ABD ile Suudi krallık rejimi arasındaki tarihi komplolar ve işbirliğine ışık tuttu. Türkiye, İsrail, Katar ve Ürdün’ün de bu bağlamda oynadıkları role vurgu yapan Anderson; tüm bunların Suriye’deki krizden önce ve esnasında oynadıkları rolün ayrıntılarını anlattı. Anderson Fransız, İngiliz, Amerikan ve daha başka devletlerden üst düzey şahsiyetlere dayandırmalarda bulunurken, bu devletlerin Suriye’de krizin başlamasından yıllar önce bunun hazırlıklarını yaptıklarını ifade etti.

Anderson, son makalesinde, devam eden ağır ekonomik baskılara ve akan kana rağmen Suriye hükümetinin tüm Ortadoğu’yu değiştirebilecek askeri ve stratejik bir zafere yakın olduğunu belitti.

ABD’nin Suriye’de rejim değişikliği ve ülkeyi mezheplere göre bölme planlarının başarısız olduğunu belirten Anderson, bu başarısızlıkla, oğul George Bush tarafından ilan edilen ‘itaatkar bir yeni Ortadoğu hayalinin’ de ölümcül yara alacağını vurguladı.

Anderson Suriye’nin zaferi; mezhepsel örgütlerle mücadele eden ulusal orduya verilen halk desteği, kilit müttefiklerinden aldığı destek ve karşı safında yer alan uluslararası güçlerin parçalanmış olmasından doğan üçlü kombinasyonda gizli olduğuna işaret etti.
Ekonomik zorlukların daha kötü halde olmasına rağmen Suriye halkının direnişini kırmadığına dikkat çeken Anderson; hükümetin temel gıdaları sağladığını, eğitim, sağlık, spor, kültür gibi hizmetler de verildiğini ifade etti. Anderson bir kısım devletlere ilaveten BM kurumlarının Suriye ile ilişkilerini sürdürdüklerini de belirtti.

Batı medyasını Suriye’deki krize ilişkin sürekli yalan haber yapmakla eleştiren Anderson, “NATO’nun İslamcı gruplara verdiği desteğe de dikkat çekti. Anderson bu grupların ilerlediği ilan edilirken işledikleri vahşet ve yıkımın da örtbas edildiğini ifade etti. Suriye ordusunun savunma başarıları göz ardı edildiğini beliren Anderson; Batının arka çıktığı bu teröristlerin 2012’nin ortalarından bu yana gerçek bir stratejik ilerleme kaydetmedi” ifadelerini kullandı.

Suriye’de hiçbir zaman ‘ılımlı muhalifler’ olmadığını belirten Anderson; siyasi reform hareketinin yerini, 2011 yılının mart-nisan döneminde, Suudi Arabistan destekli İslami ayaklanmanın aldığına dikkat çekti.

Anderson Suriye’de büyük bölgelerde terörist varlığı bulunsa da, ne IŞİD ne de diğer silahlı grupların ülkenin yoğun nüfuslu bölgelerini kontrol etmediğini belirtti.

Önümüzdeki gelişmeleri fark eden ülkelerin bir kısmının Suriye ile ilişkilerini yeniden inşa etmeye başladığını ifade eden Anderson; ABD yalanlarını sürdürmesine rağmen, Rusya ile yaşadığı anlaşmazlığın ardından 2013’ün sonlarındaki krizi tırmandırma iştahını kaybettiğini ifade etti.

Anderson, Türkiye’nin Suriye tutumuna ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Erdoğan hükümeti, Türkiye’yi Müslüman Kardeşler bölgesinin başına yerleştirmeye çalıştı, ama müttefiklerini kaybetti. Türkiye, Suriye karşıtı ortakları ile sık sık anlaşmazlık yaşıyor ve ülke içinde de muhalefetle karşılaşıyor.”

Anderson Suriye’nin zafer kazanacağını, çünkü Suriye halkının mezhepsel provokasyonlar karşısında ordusuna arka çıktığını ifade ederken, Suriye’nin zaferinin çok geniş etkileri olacağını da ifade etti.

Check Also

Şam’ın Yedi Kapısı…. Eskiliğine Ve Özgünlüğüne Bir Tanıktır

ŞAM (SANA) – Eski Şam, dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Suriye başkenti Şam’ın antik …