Güvenlik ve İstikrar Ancak Kapsamlı Barışla Sağlanabilir

NEW YORK – Suriye’nin Birleşmiş Milletlerdeki daimi temsilcisi Beşşar el Caferi şayet Ortadoğu Bölgesinde gerçekten savaş ihtimallerini yok etmek, barış olanağı sağlamak, kanların akıtılmasına son vermek ve uluslar arası ittifakla teröre karşı savaşmak isteniyorsa BM’nin Ortadoğu barış sürecini gözetleyen devletlerle ciddi bir şekilde çalışmasına ek olarak bu süreci durduğu yerden canlandırıp etkinleştirmesi gerektiğini vurguladı.

BM Güvenlik Konseyinin Ortadoğu Bölgesindeki durumlara ilişkin düzenlediği oturumda konuşan Caferi; bölgenin ancak ve ancak BM’nin ilgili kararları ve ‘toprak karşılığında barış’ ilkesi temelinde sağlanacak adil ve kapsamlı barışın sağlanmasıyla güvenlik ve istikrara kavuşabileceğine dikkat çekti.

Suriye’de mevcut kriz sırasında işgalci İsrail’in uluslar arası ihlallerine bir yenisini daha eklediğini ifade eden Caferi; İsrail’in Suriye’nin Golan topraklarındaki ateşkes bölgesinde Kaide Örgütünün Suriye kolu Nusra Cephesi teröristlerine desteğine dikkat çekti. Caferi işgal otoritelerinin söz konusu bölgede tekfirci teröristlere sağladığı destekle 1974 tarihli güçleri ayırma anlaşmasını ve 1948 tarihli ateşkes anlaşmasını ihlal etmesinin yanında bölgede görev yapan uluslar arası barış güçleri UNDOF görevlilerinin güvenliğini tehlikeye maruz bıraktığını ifade etti.

Son süreçte konuyla ilgili gerçek ve nesnellikten uzak beyanlar yayınlandığına dikkat çeken Caferi; “… bu beyanlar Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörüne verilen yetki ve güçleri ayırma ve ateşkes anlaşmalarını görmezden gelmektedir. Ancak bütün bunlardan da üzücü olan şey, Özel Koordinatörün kendisinin bile kendisine verilen yetkinin dışında kalmayı uygun görerek Yemen, Irak, Libya ve diğer bütün konular hakkında konuşurken İşgal altındaki Suriye toprakları Golan ile ilgili tek bir kelime söylememesidir…” şeklinde konuştu.

1974 Güçleri Ayırma Anlaşması ve 1948 Ateşkes Anlaşmasının yeniden düzenlenmesi ve İsrail üzerindeki baskının azaltılmasına ilişkin söylem ve talepleri değerlendiren Caferi, ABD’nin Daimi BM Temsilcisinin, diplomasi ilkelerinin dışına çıkarak Suriye’ye karşı düşmanlık içerikli bir basın açıklaması yapar gibi beyanını dillendirmekte herhangi bir sakınca görmediğini dile getirerek ABD’li meslektaşının beyanında dillendirdiği bilgilerin tümünün şüpheli kaynaklardan elde edilmiş ve kendi ülkesinin istihbaratının bile gerçek olmadığını bildiği bilgiler olduğunun altını çizdi.

Adı geçen anlaşmaların özünü “barışı sağlamak ve Arap topraklarındaki İsrail işgali sonlandırılarak Filistin devletinin kurulması” şeklinde özetleyen Caferi; ABD’li meslektaşına, kendi ülkesinin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Joe Biden’in son süreçte ABD’li bir Üniversitenin Öğrencileri ile yaptığı görüşme sırasında ifade ettiği “ABD’nin Suriye’deki problemi; müttefiklerinin Suriye’de bulunan terörü desteklemeleridir” şeklindeki söylemini hatırlattı.

BM’nin, özünde bağımsız Filistin devleti kurulması konusu bulunan, Arap-İsrail çatışması ile ilgili bentlerin yeniden düzenlenmesine ilişin alacağı kararların tarihi, hukuki, ahlaki ve siyasi sorumluluğunu üstlenmesi gereğine vurgu yapan Caferi; İsrail’in BM üyeliğinin kabul edildiği 1949/273 nolu kararda İsrail’e; Bağımsız Filistin Devleti kurulmasını onaylayan 1947/181 nolu ve Filistinli mültecilerin topraklarına ve evlerine yeniden dönmelerini onaylayan 1948/194 nolu kararlara uyması şartı getirildiğini vurguyla hatırlattı.

İsrail’in BM üyeliğine koşullu olarak kabul edilmesinden sonra yaşananların önü sürülen koşulların tamamen tersi olduğuna işaret eden Caferi, BM’nin 181 nolu kararının yarısını uygularken 194 nolu kararından tamamen vazgeçerek Filistin halkını sonu gelmeyen bir işgal altında ve işgalin vahşi baskı-saldırıları altında yaşamaya mahkum ettiğini belirtti.

BM’nin kendi kararlayrını uygulamada pasif kalması ve sözde özgürlük-demokrasi-adalet savunucularının verdiği desteğin İsrail’e bölgede bulunan devlet ve halklara karşı saldırı üstüne saldırı düzenleme gücü verdiğine değinen Caferi, İsrail hükümetlerinin işledikleri savaş ve insanlık suçlarının BM’nin hazırladığı birçok raporda belgelendiğini beyan etti.

Konuşmasında Suriye’de yaşanmakta olan krize de yer veren Caferi; “… Suriye halkının haklarına önem verdiğini iddia eden ve bu haklara ilişkin konferans ve toplantı çağrılarını yarıştıran kimi devletler yaşanan olaylarla ilgili çarpıtma ve yalanların öncülüğünü yaptılar. Suriye halkının hakları için timsah gözyaşları döken bu devletler; BM’nin Golan topraklarının iade edilmesine ilişkin 497 nolu kararının uygulanmasını Suriye halkının bir hakkının gasp edilmesi demek değilmiş ve hatta Golan hiçbir şekilde Suriye toprakları değilmiş gibi 1981 yılında İsrail’in Golan topraklarını işgal etmesi ile ilgili tek bir kelime bile sarf etme gereği görmemişlerdir.…” dedi.

İsrail’in Suriye’de yaşanmakta olan kriz sürecinde yaptığı ihlaller ve Suriye halkının kanını akıtan Nusra Cephesi terör örgütünü Golan Ayrılık Şeridinde desteklemesinin BM Genel Sekreteri’nin UNDOF ile ilgili hazırladığı raporlar ve İsrail medyasının yayınladığı basın raporlarıyla kanıtlandığına işaret eden Caferi, Golan’da 21 Suriyelinin anavatanlarını desteklemekten vazgeçmemeleri nedeniyle Nusra Cephesi tarafından katledilmesini İsrail’in terörü desteklemesinin sonuçlarından biri olduğunu ibraz etti.

F.B. – R.H.

Check Also

Rus Ordusu, Kiev Güçlerinin Mevzilerine Ve Yabancı Paralı Askerlerin Konuşlanma Noktalarına Saldırılar Düzenledi

MOSKOVA (SANA) –  Nikolaev Bölgesindeki gizli eylem gruplarının koordinatörü Sergey Lebedev, Rus ordusunun Ukrayna kuvvetlerine …