ŞAM – Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı; Türkiye hükümetinin Suriye Arap Cumhuriyetine karşı düşmancı politikaları konusunda Birleşmiş Milletler (BM) genel sekreteri ve Uluslararası Güvenlik Konseyi başkanına eş iki mektup gönderdi.
SANA’nın bir nüshasını aldığı mektubunda Bakanlık Suriye’nin birçok kez; halkını ve muhtelif ekonomik alanlardaki başarılarını 4 yıla yakın bir süredir hedef alan terör ve teröristlerin tehlikesi konusunda uluslar arası toplumun dikkatini çekmeye çalıştığını belirtti. Bakanlık Suriye’nin aynı zamanda kimi devletlerin açık ve aleni olarak söz konusu terör örgütlere ve gruplara desteği aracılığı ile Suriye’nin egemenliğine ihlalleri ve içişlerine müdahalelerinin tehlikesinden uyardığını ifade etti. Türkiye hükümetinin de aralarında bulunduğu söz konusu devletlerin ucuz siyasi çıkarları uğruna terör örgütleri ve terör gruplarını aracı olarak kullandıklarına dikkat çeken Bakanlık; birçok devlette üst düzey yetkililerin son zamanlarda yaptıkları açıklamaların Türkiye hükümeti ve söz konusu diğer devletlerin teröre desteklerini deşifre ettiğine işaret etti.
Suriye’deki kriz süresinin uzaması ve masum kanların daha fazla akmasının temel sebebinin Türkiye hükümeti ve beraberindeki diğer devletlerin teröre her türlü desteği sağlamalarından kaynaklandığını belirten Bakanlık; bu destek sonucunda aynı zamanda Suriye’nin büyük bir yıkım ve sabotaja maruz kaldığını, uygarlık, kültür ve ekonominin de yağmalanıp sabote edildiğini vurguladı. Bakanlık teröre desteğin aynı zamanda Suriyeli binlerce ailenin tehcir edilmelerine yol açtığını da belirtti.
Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı mektubunda Türkiye hükümetinin Suriye’de krizin ilk başladığı anlardan beri Suriye’de güvenlik istikrarı sabote etme, egemenlik ve toprak bütünlüğünü tehdit etme, uzlaşma ve siyasi çözümü engelleme amacıyla elinden gelen her gayreti sistematik bir şekilde gösterdiğinin altını çizdi. Türkiye’nin dünyanın 83’ten fazla devletinden akın eden tekfirci ve kiralık teröristlere silah, finans, barınak, eğitim ve her türlü desteği temin ettiğine vurgu yapan Bakanlık, aynı zamanda Suriyeli masum insanları vahşice katletmek, yıkım ve sabotaj eylemlerinde bulunmaları için Suriye’ye girişlerini temin ettiğine dikkat çekti.
Bakanlık dolayısıyla Türkiye hükümetinin hüsnü civar ilişkilerine ilaveten BM misakı ve uluslar arası kararlara ve kanunlara aykırı bu düşmancı politikalarıyla Türkiye topraklarının Suriye ve Irak’ı hedef alan terörün ana üssü haline geldiğinin altını çizdi. Bakanlık bu terörün sadece Suriye ve Irak’ı tehdit etmediğini, aynı şekilde Türkiye dahil tüm bölge devletleri ve halklarına ciddi bir tehlike teşkil ettiğinin altını bir kez daha çizdi.
Türkiye hükümetinin Halep kırsalının kuzeydoğu kırsalına düşen Ayn el Arap Bölgesindeki IŞİD teröristlerine desteğine dikkat çeken Bakanlık; Ayn el Arap’ta IŞİD terörünün Türkiye hükümeti ile IŞİD arasındaki direk koordinasyon ve işbirliğini net bir şekilde ortaya koyduğunu vurguladı.
Bakanlık mektubunda ayrıca Türkiye hükümetinin Suriye toprakları üzerinde tampon bölge yada daha sonra güvenli bölge olarak adlandırdığı durumun, egemen ve bağımsız devletlerin egemenlik bağımsızlıklarına saygıyı öngören BM misakı ve ilkelerinin yanı sıra uluslar arası kanun ve kararlara ciddi bir ihlal teşkil ettiğinin bir kez daha altını çizdi.
Çokuluslu teröre karşı kahramanca ve fedakarlıkla mücadele veren Suriye halkının kendi geleceğini ve seçimini belirleme hakkına sahip yegane taraf olduğunu bir kez daha vurgulayan Bakanlık; bu halkın kimsenin içişlerine ve bağımsızlığına müdahale etmesine izin vermeyeceğini, vatan ve onurunu savunma azminde olduğunun altını bir kez daha ifade etti.
Bakanlık Suriye Arap Cumhuriyetinin tüm bunlardan hareketle bir kez daha herhangi bir bahane ya da gerekçe altında topraklarının herhangi bir parçasında güvenli bölge, tampon bölge veya uçuşa yasak bölge oluşturulmasına mutlak bir şekilde karşı olduğunun önemle altını çizdi. Suriye’nin aynı zamanda herhangi bir yabancı gücün topraklarına müdahale etmesini de mutlak bir şekilde kabul etmeyeceğini belirten Bakanlık; Suriye’nin egemenliğini, ulusal birliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için gerekli tüm icraatları alacağını vurguladı.
Bakanlık mektubunun sonunda Güvenlik Konseyinden; Türkiye hükümetinin neden olduğu bu tehlikeyi gerektiği gibi ciddiye alması ve sınır koymasını, uluslar arası kanun ve karaların yanı sıra BM misakını uygulamada üstüne düşen sorumluluğu üstlenmesini talep etti.